Saturday, April 17, 2010

Yaklaşık bir yüzyıldır, görkemli Brooklyn Köprüsü’nün altından Doğu Nehri akıyor. Şimdi ise, Danimarka doğumlu sanatçı Olafur Eliasson’ın elinde, bu ulusal mimari eser, bir dönüşüm yaşamış durumda.

Bu ay, Tishman İnşaat Şirketi’nin köprüye yerleştirdiği elektrikli su pompaları ve çelik materyallerle, yaklaşık 120 metre yükseklikten aşağı doğru dökülen bir su görseli oluşturulmuş. Bu yerleştirmelerden bir tanesi, New York Limanı yakınlarına yapılmış. Bunun dışında oluşturulacak 2 yerleştirme de, Brooklyn ve Manhattan da yer alacak. Bunlarınen görkemlisi olması beklenen ise Brooklyn Köprüsü altına konacak.

Yolladığı bir elektronik mektupta belirttiği kadarıyla Eliasson, “New York’ta Şelaleler” isimli projenin bugüne kadar yapılmış olanlar arasında en çekici sanatsal etkinlik olduğunu düşünüyor. Projenin, pekçok turisti çekmesi ve aynı zamanda, New York’un bu simgesel öğelerle diğer kentlerle yarışması bekleniyor.

Bu yapay şelalelerin, kent yaşamına ve kamusal sanata katkısı da, son dönemde en çok konuşulan konulardan biri.
Nohan Chasin’in tanımladığı kadarıyla kamusal sanat, insanı şaşırtan ve mekânla insanın ilişkisini farklılaştıran bir özelliğe sahip olmalı. Bu anlamıyla da New York için düşünülen yapay şelalelerin birer kamusal sanat değeri taşıdığını söylemek mümkün.
New York Kamusal Sanat Fonu yöneticilerinden Rochelle Steiner, Eliasson’ın yapmakta olduğu yapay şelale projesi için şunları söylüyor: “Bu proje, insanları kent hakkında düşünmeye teşvik edecek ve onları özellikle de doğal kaynaklardan su ile olan ilişkimizi sorgulamaya itecek.”

Projenin küratörlerinden olan Steiner da, “Bu proje, doğanın kent yaşamına eklemlenmesi projesidir.” Şeklinde konuşuyor.

Bir gösteri olarak kamusal sanat

Bugün, kamusal sanat genel olarak bir gösteri biçiminde sunuluyor. İngiliz sanatçılar Tim Noble ve Sue Webster tarafından, Rockefeller Center önünde gerçekleştirilen Elektrik Orman da bunun en iyi örneklerinden. Yaklaşık 35 feet yüksekliğindeki bu noel ağacı, herksi kendine çeken, en tanınmış kamusal sanat ürünlerinden biri haline gelmişti.

Ancak, bu gösterilerin her zaman çok sevildiğini söylemek yanlış olacaktır. Sevilmeyen kamusal sanat örnekleri denince hemen aklımıza, aşağı Manhattan’daki Federal Plaza’yı iki eşit parçaya ayıran dalgalı çelik perdeler gelecektir. Richard Serra tarafından gerçekleştirilen bu yerleştirme, ofis çalışanları arasında huzursuzluğa yol açmış, uygulanışından 8 yıl sonra kaldırtılmıştı.

Cetral Park’a yerleştirilen ‘The Gates’ ise kamusal sanat projeleri içerisinde en çok sevilenlerden biri. yapıldığı günden beri pek çok turist yalnız bu eseri görmek için Central Park’a geliyor.

Aslında, kamusal sanatın çok sevilmesi ya da sevilmemesi değil, kente yeni bir şey katması ve insanları bu katkı üzerine düşündürmesi önemli. Kentsel yaşamı sorgulayan, sorgulatan, o yaşama yeni bir katkı sunan kamusal sanat, galeri sanatçılığından her zaman çok daha farklı ve çok daha zor olmuştur.

1 comment: