Wednesday, May 19, 2010

Sanatta Malzemeden Çalma Örneği



In Search of Missing Pieces by French artist Bruno Catalano.
Başlığı ciddiye almayınız.

jüpiter sanat bahçesi






İskoçya, Edinburgh' da yer alan Jüpiter Artland ünlü birçok heykeltraşın, land artistin, public artistin işlerini barındırıyor.

Friday, April 30, 2010

tosun paşa//pacman//kufproject

PAC-MAN from KÜF Project on Vimeo.






Tosun Paşa from KÜF Project on Vimeo.


Anakara' dan bir grupmuş kendileri.

nokia/ london

Interactive projection mapping for Nokia Ovi Maps Activation in Covent Garden, london, April 2010.

Produced in one week using Afx and OFWs. The installation features custom optical flow, face tracking and some crazy complex arrow chess!

Saturday, April 24, 2010

Sidewalk Tweets



Aleksandar Macasev çalışması. Ben hiç de fena olmayan eğlenceli bir sosyal medya eleştirisi olarak algıladım. Linki için tık.

Friday, April 23, 2010

bu duvarlar biz eserlerimizi asalım diye..

"Her şeyi devletten beklememek lazım zihniyetini benimseyen sanatçı, paltosunun altında müzelere ve galerilere soktuğu kendi eserlerini duvarlara asıyor."

Saturday, April 17, 2010


“Göç İçin Pasaport Fotoğrafı Stüdyosu”

Fotoğrafın birçok doğrudan kullanım alanları arasında beni en çok şaşırtan ve tedirgin edenlerden bir tanesi bizlerin vesikalık dediğimiz Batılıların ise daha çok headshot ya da portre dedikleri alan.
Vesikalık, Türkçe'de kullanım amacını da açıklayan bir ifade. Resmi bir işiniz olduğunda, kimlik ya da pasaport çıkartmanız gerektiğinde, çekimle ilgili kuralların yine ilgili resmi kurum tarafından belirlendiği fotoğraf türü.
Günümüzde her göçmen, yolculuğunun arifesinde yüzünün bir kaydını aldırmak ve bunu ilgili sayfaya yapıştırtmak zorunda. Sonuç olarak fotoğrafınız olmadan göçemeyebilirsiniz.
Oluşturduğum “Göç İçin Stüdyo” fikri temel olarak Türkiye'den dışarı göçecekler için en çok tercih edilebilecek üç ayrı göç merkezinin (ABD, Kanada, AB) belirlediği fotografik standartları açıklamak üzere düzenlenecek. (Çekimle ilgili talimatlar, foto büyüklüğü, uyarılar ve şemalar açıklama bölümünde yer alacak)
“Göç İçin Stüdyo” üzerindeki SLR kamera ve yazıcı ile izleyicilere doğru örneği deneyerek elde etme olanağı verecek.
Kuralları merkezi olarak belirlenmiş bir fotoğraf uygulaması aynı zamanda yaratıcı amaçlarla kullanılabilir mi sorusu yine “Göç İçin Stüdyo” aracılığı ile denenebilir hale gelecek.
“Göç İçin Stüdyo”, göçmek isteyip fotoğraf çektirmek istemeyenlere böyle bir özgürlüklerinin artık olmadığını anlatacak.“Göç İçin Stüdyo”, öncelikle göçmenlerin ihtiyaçları için düşünülmüş olmakla birlikte kalmak isteyip kimlik çıkarmak zorunda olanlara da yardımcı olabilir. Ama söz konusu katılımcılar göç kavramının dışında kaldıklarını baştan bilecekler.
“Göç İçin Stüdyo”, çağdaş sanat içerisinde fotoğrafın kullanım alanlarının tartışıldığı günümüzde, fotoğrafı, basit ve çoğu zaman gözden kaçan bir işlevi üzerinden tartışmaya açacak. Bu tartışmada “Göç İçin Stüdyo”, vesikalık fotoğrafla ilgili kuralların resmi olan tarafından belirlendiğini unutmadan, fotoğrafı çeken ve çekilenin özne olarak ortadan kaldırıldığı noktada, fotoğrafı çeken ve fotoğrafı çekileni özne olarak geri çağırmaya çalışacak.



































Yaklaşık bir yüzyıldır, görkemli Brooklyn Köprüsü’nün altından Doğu Nehri akıyor. Şimdi ise, Danimarka doğumlu sanatçı Olafur Eliasson’ın elinde, bu ulusal mimari eser, bir dönüşüm yaşamış durumda.

Bu ay, Tishman İnşaat Şirketi’nin köprüye yerleştirdiği elektrikli su pompaları ve çelik materyallerle, yaklaşık 120 metre yükseklikten aşağı doğru dökülen bir su görseli oluşturulmuş. Bu yerleştirmelerden bir tanesi, New York Limanı yakınlarına yapılmış. Bunun dışında oluşturulacak 2 yerleştirme de, Brooklyn ve Manhattan da yer alacak. Bunlarınen görkemlisi olması beklenen ise Brooklyn Köprüsü altına konacak.

Yolladığı bir elektronik mektupta belirttiği kadarıyla Eliasson, “New York’ta Şelaleler” isimli projenin bugüne kadar yapılmış olanlar arasında en çekici sanatsal etkinlik olduğunu düşünüyor. Projenin, pekçok turisti çekmesi ve aynı zamanda, New York’un bu simgesel öğelerle diğer kentlerle yarışması bekleniyor.

Bu yapay şelalelerin, kent yaşamına ve kamusal sanata katkısı da, son dönemde en çok konuşulan konulardan biri.
Nohan Chasin’in tanımladığı kadarıyla kamusal sanat, insanı şaşırtan ve mekânla insanın ilişkisini farklılaştıran bir özelliğe sahip olmalı. Bu anlamıyla da New York için düşünülen yapay şelalelerin birer kamusal sanat değeri taşıdığını söylemek mümkün.
New York Kamusal Sanat Fonu yöneticilerinden Rochelle Steiner, Eliasson’ın yapmakta olduğu yapay şelale projesi için şunları söylüyor: “Bu proje, insanları kent hakkında düşünmeye teşvik edecek ve onları özellikle de doğal kaynaklardan su ile olan ilişkimizi sorgulamaya itecek.”

Projenin küratörlerinden olan Steiner da, “Bu proje, doğanın kent yaşamına eklemlenmesi projesidir.” Şeklinde konuşuyor.

Bir gösteri olarak kamusal sanat

Bugün, kamusal sanat genel olarak bir gösteri biçiminde sunuluyor. İngiliz sanatçılar Tim Noble ve Sue Webster tarafından, Rockefeller Center önünde gerçekleştirilen Elektrik Orman da bunun en iyi örneklerinden. Yaklaşık 35 feet yüksekliğindeki bu noel ağacı, herksi kendine çeken, en tanınmış kamusal sanat ürünlerinden biri haline gelmişti.

Ancak, bu gösterilerin her zaman çok sevildiğini söylemek yanlış olacaktır. Sevilmeyen kamusal sanat örnekleri denince hemen aklımıza, aşağı Manhattan’daki Federal Plaza’yı iki eşit parçaya ayıran dalgalı çelik perdeler gelecektir. Richard Serra tarafından gerçekleştirilen bu yerleştirme, ofis çalışanları arasında huzursuzluğa yol açmış, uygulanışından 8 yıl sonra kaldırtılmıştı.

Cetral Park’a yerleştirilen ‘The Gates’ ise kamusal sanat projeleri içerisinde en çok sevilenlerden biri. yapıldığı günden beri pek çok turist yalnız bu eseri görmek için Central Park’a geliyor.

Aslında, kamusal sanatın çok sevilmesi ya da sevilmemesi değil, kente yeni bir şey katması ve insanları bu katkı üzerine düşündürmesi önemli. Kentsel yaşamı sorgulayan, sorgulatan, o yaşama yeni bir katkı sunan kamusal sanat, galeri sanatçılığından her zaman çok daha farklı ve çok daha zor olmuştur.

Friday, April 16, 2010